Şirketler çalışanlar ve iş dünyası ilk şoku atlattı diyebiliriz. Hayat devam ediyor. İş yaşamı da. Belirsizliklerde ne yazık ki devam ediyor. Gelecek için neler öngörebiliriz?
- Kurum ve kuruluşlar öncelikli olarak bu belirsizliği risk içeren çözümlerle gidermeye çalışacağını öngörebiliriz.
- Koronovirüsten korunmada özellikle belirtilen 1,5 metre mesafe kuralının ofis standartlarına yansıyacağını öngörebiliriz.
- HIBRIT OFİCE kavramını sık duyacağımızı öngörüyoruz. Mekandan bağımsız çalışma ile mekana bağımlı çalışma iç içe geçecek. “Evin bir köşesi ofis, ofisin bir köşesi ev” yaklaşımı tasarımlara yansıyacaktır.
- Sessiz odacıklar, hijyen ve sessiz odacıklara dönüşecek.
-Ofiste canlı toplantı odaları ile bu odaların dezenfeksiyonunun kayıt altına alınarak yapılması önem kazanacak.
-Ofis havalandırmalarında doğal havalandırma önem kazanacak. Klima sistemleri bir devrim yapmak zorunda.
-Çalışanların mekanlarda yegane “mahrem” alanı dolapları. Elektronik şifreli dolap kilitleri hem evde hem ofiste personelin vazgeçilmezi olacak.
-Firmalar personelinin ev ortamında oluşturacağı ofis alanının mobilyasını tadarik etmesi gerekecek. Dolayısıyla modüler kompakt ve olabildiğince eve uyumlu rahat “ev-ofis” mobilyaları tasarımcıların gündemine girecektir.
Minimalist, klasik, modern, tarzda seçenekler sunmak ofis mobilyası tedarikçilerinin rekabet üstünlüğü olacaktır.
-Mimarlar ofis binaları tasarlarken, hastane standartlarını göz atıp virüs yükünü azaltıcı veya önleyici çözümlere yönelecekler. Gün ışığının çalışma alanına girişi, aydınlatma, ayrık nizam yoğunlaşmayı önleyici mobilya öbekleri iç mimarların ve tasarımcıların mutlaka göz önünde bulunduracağı zorunluluklar olacak.
-Moral ve motive edici renkler tonlar, şekil ve malzemeler ön plana çıkacak.
-Ortamda dolaşacak virüsleri azaltacak önlemler düşünülmeli. Öksürük hapşırık için çözümler gerekecek.
-Yerde bantlanmış mesafe çizgileri, masa üstlerinde şeffaf pleksglas ile çevrelenmiş olmak. Yani burun ve ağzımızın maskelenmesi gibi çalışma alanının maskelenmesi ihtiyacı kısa ve kestirme çözümlerdi? Bu çözümler kalıcı hale gelecek mi?
-Tüm bunlar ilk zaman korunma güdüsü ile güvenlik uyandırırken, sonrasında kuşatılmışlık hissi nasıl önlenecek?
-Evde çalışmada sosyalleşme yok. Ev halkı ile zaten bağınız var. 10 m2 bir alanda tüm günü çalışarak geçirmek ile bir hapishane de hücrede geçirmek arasında farkları iç mimarlar ve tasarımcılar yaratmak zorunda. Burada çözüm esneklik olabilir mi?
Öğlen oldu ışık bol ve ışıktan sıcaktan kaçınmanız gerekiyor. Hooopp masa sandalye kanepe hatta duvarı bir kaç itelemeyle konum değiştir. Neden olmasın?
-Çalışma yaşamının eve taşınmasında akustik de önem kazandı. Siz ciddi bir canlı toplantı yaparken, yan odadaki bebeğinizin ağlama sesi..! Bunlar COVİD 19 sürecinde hep yaşandı. Şokun yaşandığı günlerde gülümsetici bir etki yapan bun durum COVİD 19 sonrası da tolere edilebilecek mi?
-Sabah market alışverişine çıktınız ve bir süre sonra eve geldiniz. 3 yaşındaki çocuğunuz öğleden sonra okuyup yanıt vereceğiniz flash belleği dolabınızdan almış, bulamıyorsunuz. Çekmece ve dolaplarda elektronik şifreli kilidiniz olsaydı bunu yaşamayacaktınız...
-Ülkemizde balkonsuz ev ev olarak görülmez. Ya çalışma odasında bir de balkonun olması nasıl olur? Elbette ideal olacaktır. Evde yarı izole edilmiş bir çalışma odası ve balkonunun olması bu tür evlerin satş şansını arttıracağı muhakkak. Artık mimarlar bir evde daha fazla sayıda balkon tasarlamak zorunda kalacak...
-Ofise girişte ve muhtelif yerlerde el yıkamaya yönelik lavabolar artık olmazsa olmaza dönüşecek. Lavabodan sabunu temassız avucunuzun içine alma, kağıt havluyu otomatik alma ve kullanılmış kağıt havlunun otomatik kapaklı çöp kutusuna atılması bir standarta dönüşeceğini söyleyebiliriz.
Kısacağı ofis ve çalışma yaşamı kökten değişecek bir dönemden geçiyoruz. COVİD 19 ile yaşayacaklarımızı izlemeye devam edeceğiz...Belirsizliklerin giderilmesi risklerin planlanması için görüşlerimizi iletmeye devam edeceğiz.